Çocuk Alerji ve İmmunoloji Uzmanı
20.03.2020
31 Aralık 2019’da Çin’in Wuhan kentinde Coronavirüsün yeni bir suşu (2019-nCoV, COVID 2019) ile oluşan enfeksiyondan ilk etkilenmeler başladı. 11 Mart 2020’de Dünya Sağlık Örgütü bu suşla gelişen enfeksiyonları pandemi olarak kabul etti (1) ve ülkemizde de ilk koronavirüs vakası 11 martta görüldü. Şu ana kadar koronavirüs enfeksiyonları 160’den fazla ülkede görüldü. 20 Mart 2020 itibariyle güncellenen son verilere göre koronavirüs haritasında vaka sayısı 256,879 olarak, ölü sayısı 10,540 olarak belirtildi (2).
Koronavirüs enfeksiyonlarında 60 yaş üstü, immün yetmezlik, hipertansiyon, diyabet mellitus, astım, kronik obstruktif akciğer hastalığı (KOAH), koroner kalp hastalığı, serebrovasküler hastalığı olanlar, organ nakli yapılmış hastalar, kemoterapi alan hastalar, bağışıklık sistemi yetersizlikleri olanlar ağır enfeksiyon riski taşımaktadır (3,4).
Hastalar kuru öksürük, ateş, boğaz ağrısı, burun akıntısı, nefes darlığı, halsizlik, yorgunluk, göğüs ağrısı, hemoptizi (kanlı öksürük) ile başvurabilmektedir. Bununla birlikte karın ağrısı, bulantı, kusma ve ishal şikayetleri de bazı hastalarda olabilmektedir (3-5) . Tüm hastalarda ateş görülmeyebilir. Hastalık çoğu vakada hafif şekilde geçirilirken, risk gruplarında akut solunum sıkıntısı sendromu, çoklu organ yetmezliği, sepsis ve septik şok gelişebilmektedir (3-5). Çocuklarda da coronavirus enfeksiyonları gelişebilmektedir. Çocuklarda farklı şiddette şikayetler tariflenmekle birlikte coronavirüse bağlı ölüm henüz bildirilmemiştir (6-9) Çocuklar, coronavirüsü taşıyıcı olarak bulunduran ama süreçte şikayeti olmayan kişiler ve hafif şikayeti olan hastalar da virüsün bulaştırılması yönünden risk taşırlar (6-9)
Tüm viral enfeksiyonlarda en önemli korunma yolu virüsün vücuda girişini engellemektir (10). Coronavirüs enfeksiyonu solunum damlacıkları ile solunum yolu ile bulaşmaktadır. Solunum damlacıkları hapşırma ve öksürme sırasında çevreye yayılabilir. Kalabalık ortamlarda bulunulmaması, evde sosyal izolasyon sağlanması, kişiler arası en az bir metre sosyal uzaklık bulundurulması, bulunduğumuz ortamın belli aralıklarla havalandırılması önemlidir. Hapşırma ve öksürme sırasında çevremize yayılan solunum damlacıkları eşyalarımıza bulaşabilir ve bu eşyalara dokunduktan sonra da kendimize veya yakınlarımıza dokunarak virus bulaşımının artmasına yol açabiliriz. Hapşırma ve öksürme alanlarımızda bulunan ve sık kullandığımız eşyaların alkol bazlı temizlik ürünleri ve dezenfektanlar ile temizlenmesi gerekmektedir (11). Elllerin uygun ve doğru şekilde yıkanması ve yakın çevre temizliği konusunda çocuklara da bilgi verilmesi önem taşımaktadır. Kalabalık ve riskli ortamlarda maske kullanılması, solunum damlacıklarının konjunktival yani göz yoluyla girişinin de önlenmesi gerekebilmektedir (12).
Covid-19 enfeksiyonu sürecinde sağlıklı hava yollarına sahip olunması enfeksiyon seyrinin hafif olması yönünden önemlidir. Astım ve KOAH (Kronik obstruktif kciğer hastalığı) hastalarının ilaçlarını düzenli kullanmaya devam etmeleri bu yönden önem taşımaktadır (13).
Çin’de yapılan bir çalışmada sigara içenlerde koronavirüsün pnömoniye yol açma riskinin 14 kat daha arttığı belirtilmiştir (14). Sigara içilmesinin bırakılması ya da azaltılması çok önemlidir. Pasif sigara içiciliğine maruz kalan çocuklarda dışarıdan gelen mikroorganizma ve alerjenlere karşı temel savunma mekanizmalarından biri olan burun siliaların (titrek tüylerin) hareketliliği ve bu hareketlerle sağladıkları koruyuculuk azalmakta, temel korunma için çok önemli olan burun mukus yapısı bozulmaktadır (15). Bu çocuklarda mikroorganizma ve alerjenlerin vücuda girişi çok daha kolay olmaktadır. Burun mukozasının sağlıklı olması, bağışıklık sistemimizin ilk koruma yollarının güçlü tutulmasını sağlar (15).
Akciğer enfeksiyonu bulguları oluşmadan erken şikayetlerle başvuran hastalarda hastalık seyrinin daha hafif seyrettiği ile ilgili yayınlar mevcuttur (5). Koronavirüs yayılımını azaltmak ve kendimizi korumak yönünden her şikayetimizde hastaneye başvurmamalı, ancak doktorlarımızla iletişim halinde olmayı sürdürmeliyiz.
Çocukların uyku ve dinlenme saatleri yeterli olmalı, bol sıvı alımı sağlanmalıdır. Besin içeriği yüksek gıdalarla günlük kalori alımları desteklenmelidir. Kaygı, bağışıklık sistemi üzerinde olumsuz etkilere sahiptir (16) ve çocukların süreçte yoğun kaygı yaşamaları önlenmelidir.
Vitamin ve mineral içeren ürünler doktor önerisi olmadan kullanılmamalıdır. Bu ürünlerin olası etki,ve yan etki profilleri yönünden doktor önerisi esas tutulmalıdır.